Garson-Tabi hemen. Ama sizden bir ricam olacak. Kafemizin bir facebook hesabı var altına girip güzel bir yorum yazsanız. Hani bizim de güzel bir reklamımız olur yani.
Müşteri-Malesef, yazamam!
Garson-Niye ? şarjınız mı bitti ? Durun ben vereyim size şarjımı, hayatta yanımdan ayırmam. kendimi unuturum bunu unutmam, öyle söyleyeyim.
Müşteri- Yok, benim telefonum internete girmiyor.
internet paketiniz mi bitti? Wi-Fi şifresini vereyim hemen: kafe harikalar diyarı 123456789, hepsi küçük harf.
Müşteri-Yok, anlatamadım. Benim telefonum eski tip telefon.
Garson-Tamam ablacım, telefonun modeli eski diye utanmana gerek yok. İnternete girse yeter. Hepsi akıllı telefon sonuçta.
Müşteri-Yok kardeşim akıllı falan değil,( o sırada çantasından telefonunu çıkarıp gösterir) salak bu telefon salak! Aptal, aptal…
Garson-(Şaşırmış bir şekilde, gözleri müşterinin telefonunda) Are you kidding me! Ya normalde telefon dediğin internete girer,Bu normal değil ki, (Seyirciye dönerek) Hem de hiç normal değil.
Müşteri-Kardeşim benim telefonum eski, ben eski tip telefon kullanıyorum.(sabrı tükenmiş bir şekilde) Ve aşırı mutluyum, çok mutluyum. Hesap diyorduk, hadi hesbaımı getir de ödeyim gideyim artık.
Garson-Saçmalama ya...Nasıl mutlu olabilirsin ki? (seyirciye dönerek) Bir insan akıllı telefonsuz nasıl mutlu olabilir? Antik çağda bile tablet kullanıyorlarmış kardeşim. Sen hangi çağda yaşıyorsun? (Bilmişçe) Hava durumuna nerden bakıyorsun ?
Müşteri-Pencereden bakıyorum.
Garson-Pencere yok diyelim.
Müşteri-Pencere neden olmasın ki kardeşim ?
Garson-Ya, misal yok diyelim işte. Nasıl öğreniyorsun hava durumunu ?
Müşteri-Dışarı çıkıyorum öğreniyorum, ya sen hesabımı getirsene.
Garson-Yok, bu saçmalığı kesinlikle birilerine anlatmalıyım. (Kulise yönelerek) Patron, patron ! Bahadır beeeey.
Bahadır- (Ellerini açmış bir şekilde içeri girer.) Ne oldu oğlum, ne var ?
Garson- Hah, (gözleriyle müşteriyi işaret ederek) bu ablada akıllı telefon yok.
Bahadır-(Elleriyle yüzünü kapatarak) Bir insanda nasıl akıllı telefon olmaz, deli deli konuşma mustafa.
Müşteri -(Telefonunu göstererek) Yok işte, ben de akıllı telefon yok
.
Bahadır-Ya bırak atma, oyuncak telefondur o, benim yeğenimde de var. Hem sen akıllı telefon olmadan tuvalette ne yapıyorsun?
Müşteri- (Sinirli bir şekilde) Tuvaletimi yapıyorum!
Bahadır-Sıkılırsan ne yapıyorsun?
Müşteri-Şampuanın arkasını falan okuyorum.
Bahadır-Ondan da sıkılırsan neyapıyorsun ?
Müşteri- İnsan tuvalette niye sıkılır ya, 3 dakkada niye sıkılayım kardeşim?
Bahadır-Öyle deme 3 dakka basketbol için uzun bir süre. Yav gerçekten yok mu snein akıllı telefonun? Yoksa söyle, almayak senden hesap mesap, utanma.
Müşteri -(Ayağa kalkarak) Ya param var, lütfen getirin artık hesabımı ödeyeyim. Ben zaten onu yapmaya çalışıyorum. Oyalamayın beni uçağımı kaçıracağım.
Garson-Haaa paran yok ama uçakla gezmesini biliyon. Akıllı telefonu yok bu nedir yaaaa?
Vallahi daraldım, ya uçağımı kaçıracağım diyorum.
Bahadır- Ben de aklımı kaçıracağım diyorum. (Telefonunu çıkarır, müşterinin yanına gider) Bak snapchat diye bir şey var, Bak bu köpek filtresi,(bir yandan da telefonu yalıyormuş gibi yaparlar) ağzını açıyon böyle dilini çıkarıyor.
Köpeğe döndürdü bizi valla.Aha bak bu da gökkuşağı filtresi(Ağızlarını açarlar)Ağzımızdan gökkuşağı çıktı. Bak ikimizden de gökkuşağı çıktı, gördün mü? Yav anlamıyorum sen nasıl yaşıyorsun ya, nasıl?
Müşteri -(Sinirlenmiş ve yerinden kalkmıştır)Oksijen alıııp, karbondioksit vererek, ya benim evde köpeğim var onu besliyorum, onunda dili var( diğerlerini taklit eder), ne yapayım ben şınav çeki.
Garson- Yaaa daha adını söyleyemiyor snapchate, şınav çek diyor, cahil midir nedir ?
Bahadır-Ağzını açınca dil sarkıtan bir eğlenceyi insan nasıl tercih etmez aklım almıyor. (Garsona dönerek) Hadi git bana Samet beyi çağır çabuk ol. Ahaaaa şimdi buldum seni köşeye sıkıştıracak şeyi. Sen saate nerden bakıyorsun ? Hadi buna cevap ver, saate nerden bakıyorsun.
Müşteri - Saatimden saatimden, ve bakıyorum(panikle) uçak kaçıyor uçaaak. Getirsene be hesabı
Samet- (o sırada samet gelir) Bahadır mevzu ne?
Bahadır-Koş samet abi koş, Bu arkadaşta akıllı telefon yok(Ağlamaklı)
Samet- (İnanmayarak) Nasssıl olur yaaa, bacım bakim bi telefonuna.
Müşteri -Al kardeşim bak, bak.
Samet-(Telefonu eline aldığı gibi geri masaya atar) Tövbe bismillah, bu hiç iyi değil, bu hiç iyi değil. Sen kimsiin, seni kim gönderdi, kimin için çalışıyorsun?
Garson- hee kimin için çalışıyorsun sen? Yoksa seni uzaylılar mı gönderdi?
Bahadır- (Sorarcasına) heeeee?
Müşteri( Ayağa kalkarak) Bakın anlıyorum delisiniz, kafanızın içindeki o tatliş nöronların arasında bir gelgit var ama benim de yetişmem gereken bir uçağım var. Ve akıllı telefon benim bir işime yaramadığı için kullanmak istemiyorum.
Samet- Yaaa ,nasıl yaramıyor işine yaa. Arkadaşlarının doğum günlerinden nasıl haberin oluyor peki?
Müşteri- Arkadaşımın doğum gününü bi zahmet biliyorum değil mi? (Sinirlenir çantasını alıp kalkar) Ben gidiyorum.
Samet- (müşterinin kolundan tutarak) Hiçbir yere gidemezsin, yürü sana da alacaz bundan.
Müşteri- Ya ben akıllı telefon falan istemiyorum, ben çok memnunun kendi telefonumdan.
Garson-(dalga geçerek) ya ne yapıyor acaba senin o akılsız telefonun, Allahım yarabbim bakamıyorum da ya.
Müşteri- Arama yapıyooor, mesaj atıyooor. Bir telefon daha başka ne yapsın ki?
Samet- Ben en iyisi kardeşim Yeter’i arayayım, gelsin. Kendisi psikaytirs doktor. Yazık günah yaa, en iyi değilsin! Senin tedaviye ihtiyacın var. (Talonunu çıkarır arar) Aloo, Yeter, dükkanın oraya gel abisi. Bak acil diyorum, acil!
Garson- (Endişeli bir şekilde) Acil diyor bak acil, acil. Abii ben geçenlerde twitter’da okudum, (müşteriyi göstererek) bu akılsız telefon kullananlar var ya ne yapıyomuş biliyon nu? Dumanla haberleşiyorlarmış. (Hepsi bayılır gibi yapar) Bir de ne yapıyorlarmış biliyon nu?
Samet-Bahadır- Ne yapıyorlarmış?
Garson- Ağaç kökü yiyorlarmış( yine bayılır gibi yaparlar)
Bahadır- Ben facebookta gördüm, afrikada bir kabile varmış,(üzülerek) telefonları yokmuş.
Garson- Abi bana öyle şeyler anlatmayın gözünüzü seveyim. Sonra gece korkudan telefonla tuvalete gidemiyom yaa.
Müşteri- Ya sen önce bi doktora git, 10 sene önce siz de bu telefonlardan kullanıyordunuz. Hani anteni vardı, tuşları vardı aynı bunun gibi.(bu sırada bahadır gelip telefonu inceler.
Bahadır- Anteeen, tuşlaar, Samet beey.(hatırlıyormuş gibi yapar)
Samet-(panikle gelerek) Ya bahadır dinleme şunu(bahadırı sarsar). Şu anda seni hipnotize etmeye çalışıyor. Kapat gözlerini, biz dededen akıllı telefoncuyuz. Benim büyük dedeme konum atan sülo derlermiş. (bu esnada Yeter gelir)
Yeter- Abi apar topar geldim. Ne var acil.
Müşteri- Koskoca psikiyatrisi çilingir gibi çağırdınız ya. Bir durum yok hanımefendi benim telefonuma taktılar da, beğenmediler.
Yeter- Off abi rezil ediyorsun bizi, ya böyle bir şeyden doktır mu çağırılır. Her kes senin istediğin model telefon kullanmak zorunda mı ?
Samet- Ya Yeteri model falan değil abisi, bunun akıllı telefonu yok. Bu araba takozunu telefon niyetine kullanıyor.
Yeter(Telefonu eline alır ve bakar, panikle) Çabuk oturdun, sandalye çek, çabuk. Başını sabit tutun, sakın sarsmayın.
Müşteri- Ya siz akıllı telefon alırken para yerine aklınızı mı harcadınız? Bırakın beni. (pes etmiş bir şekilde)
Yeter- Şuurunu kaybetti, saçmalıyor. Akıllı telefonun yoksa arkadaşlarının etkinliklerini nasıl öğreniyorsun.
Müşteri- Ya siz ne çeşit bir manyaksınız, arkadaşım beni görmek istiyorsa etkinliğinde açar telefonu beni davet eder yaaa.
Yeter- Durum sandığımızdan da vahim, gerçek dışı iletişim yöntemlerinden bahsediyor. Durumunu güncelledin mi bugün?
Bahadır-FAcebookta canlı video başlattın mı?
Garson- İnstagramda hikayeni paylaştın mı?
Samet- Arkadaşlarını bir gönderide etiketledin mi ?
(sırayla Hepsi sorarcasına hııı derler)
Yeter- Cevaaap ver.(Sessizlik) Tedaviye cevap vermiyor.
Müşteri(Yerinden kalkar) Yahu kendinize gelin artık. Burdaki anormal ben miyim şimdi.
Samet-( müşterinin kafasını tutarak) Evet sensin.
Müşteri- Ya bırakın artık be
Yeter- (Telefonunu çıkararak) Agresifleşti, şunu çekeyim de takipçilerimle de paylaşayım.
Müşteri- Ya çekme beni çekkmeee.( Diğerleri gülümse diye onu zorlamaktadırlar)
Yeter( Telefonuna yazı yazarken)Hastag Büyük ruh hastası, hastag akıllı telefonu yok. Bu vakkayla olay olurum tıp tarihinde olay.
Garson- Yazık be o da bir ananın, babanın evladı sonuçta.
Samet- Üzülme bacım bu olanlar senin kabahatin değil, eğitimsizlikten hep.
Yeter- Hadi yine iyisin, toptwit oldun şu an. Fenomen oldun. Mesaj yağıyor telefonuma şu an.
Bahadır- Hadi gel gel, bir selfi çekinek. Fenomenle bir resim çekinek. Gül azcık gül.
Müşteri, (Yerinden kalkarak) yeter be yeter, hesap falan ödemiyorum gidiyorum(çantasını alır çıkışa ilerler, o sırada gazeteciler içeri girer, müşteriyi bir masaya oturturlar)
Gazeteci: Evet sayın seyirciler bir anda halkın gündemine oturan ve akıllı telefonu olmayan kadının yanındayız şu an. Tüm Türkiyenin merak ettiği soruyu sizler için soruyorum kendisine. Edirne’den Ardahan’a seksen milyon ekranlara kilitlendi ve ağzınızdan çıkacak cevabı bekliyorlar. Selfilerinizi nasıl çekiyorsunuz?
Müşteri- (Sinirlenerek) Selfi melfi çekmiyorum,(Yardım beklercesine) şu anda ya sabır çekiyorum.
Gazeteci- (eliyle deli işareti yapara) Çok ilginç, peki hangi açıyla sabır çekiyorsunuz, hangi filtreyi kullanıyorsunuz? (dudaklarını büzerek) Bizim için dudaklarınızı büzerek sabır çeker misiniz ?
Müşteri- Ya sabır( O sırada birisi müşterinin dudaklarını büzer),( sinirle elini ittirerek) ya sabır, çekilin be.
Gazeteci- Son soru madem selfi çekmiyorsunuz , kendinize telefondan bakmıyorsanız, nasıl bakıyorsunuz?
Müşteri-Aynaya bakıyorum kardeşim,(mikrofona yaklaşarak ve vurgulayarak) Ay-na-yaaaa
Garson- 21. Yüzyılda ayna diyor ya(Dalga geçerek)
Samet- Burdan bir kamuoyu çağrısı yapmak istiyorum. Paralarımızı birleştirip bu garibana bir akıllı telefon alalım.
Bahadır- (mikrofonu alır, ağlamaklıdır, hüzünlü bir müzik duyulur arkada) Şu küçük Aysel’e bir el de sen uzat Türkiye. Vakit birlik olma vaktidir. Bu çocuğun da bir akıllı telefonu olmasın mı ? O da konum atmasın mı ? O da istediğinde görüntülü arayıp, kedi videosu izlemesin mi.
Gazeteci: Evet Türkiye küçük Aysel’in dramına şahitlik ettik. Artık görev sende.
Müşteri- (Mikrofonu alarak) Ahh yeter be yeter. Ya ne saçmalıyorsunuz siz? Ben normalim, ben. Asıl siz acaipsiniz. Gömmüşsünüz başınızı telefonlara, Arkadaş oturmalarında muhabbet edeceğinize telefondaki arkadaş grubuna mesaj atıyorsunuz. Konseri izleyeceğinize
videosunu çekiyorsunuz. Yemeğin tadını çıkaracağınıza fotoğrafını çekiyorsunuz. Hanginiz fark etti bugün şuradaki gökkuşağını ha, hanginiz? İki dakika bırakın şu telefonlarınızı da şunun güzelliğine bakın.(hepsi gökkuşağını fark eder, ve tebessümle bakarlar)
Hepsi- Aaa ne kadar güzeel, harika
Garson- Çok utandım ya, çok utandım şu an(başını öne eğer).
Yeter- Bu hanımefendi söylemese görmeyecektik. Nasıl da böylesine kör olmuşuz.
Müşteri- Yaa dmimi geldiniz sonunda lafıma.
Samet- Evet ne demek istediğinizi çok iyi anladık. Peki sizden son bir şey isteyebilir miyiz?
Müşteri- (Hevesle) Olur tabi, buyrun.
Samet, Şu gökkuşağını arkamıza alıp bizi bi çeksene be.
Müşteri- Tamam be çekiyorum. (telefonu kaldırıp çekeceği sırada uçak sesi gelir, saatine bakar) Vallahi de billahi de kaçtı, uçağım kaçtı.
Hepsi- Ya boş ver hadi fotoğrafımızı çek.
Müşteri- Peki çekeceğim, durun hatta hepiniz verin telefonlarınızı hepsiyle çekeyim.(telefonları alır) Şimdi herkes kocaman gülümsesin, el sallayın bakayım. Bakalım akıllı telefonlarınız yokken yapacaksınız. (telefonları alır ve kaçar)